YARGITAY 4. Ceza Dairesi
2019/957 E. , 2019/5997 K.
“İçtihat Metni”
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 106/1-1. cümle, 62 (iki kere) ve 52/2. (iki kere) maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk Lirası ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, hakaret suçu yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/391 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 23/01/2019 gün ve 94660652-105-03-12489-2018-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/01/2019 gün ve 2019/9500 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre;
1-Her ne kadar mahkemece hakaret suçu yönünden sanık hakkında daha önce iki kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; bahse konu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararıyla verildiği, bu kararın 15/06/2011 tarihinde kesinleştiği, dolayısıyla 15/06/2016 tarihi itibariyle bu suçlar açısından düşme kararı verilmesi şartlarının gerçekleştiği ve somut olaya konu Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/210 esas, 2017/391 sayılı dosyasında da suç tarihinin 31/07/2016 olduğu anlaşılmakla hakaret suçu yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde adlî para cezasına karar verilmesinde,
2-Tehdit suçu yönünden verilen kararda ise; 19/09/2017 tarihli karar celsesinde sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının lehine uygulanmasını kabul ettiğini beyan etmesine karşı, mahkemece tehdit suçuna yönelik hüküm kurulurken, 5271 sayılı Kanun’un 231/6. maddesinde belirlenen kriterler çerçevesinde, sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılmamasında,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 106/1-1.cümle, 62 (iki kere) ve 52/2. (iki kere) maddeleri uyarınca 1.500,00 Türk Lirası ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, hakaret suçu yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/391 sayılı kararının, her ne kadar mahkemece hakaret suçu yönünden sanık hakkında daha önce iki kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; bahse konu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararıyla verildiği, bu kararın 15/06/2011 tarihinde kesinleştiği, dolayısıyla 15/06/2016 tarihi itibariyle bu suçlar açısından düşme kararı verilmesi şartlarının gerçekleştiği ve somut olaya konu Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/210 esas,
2017/391 sayılı dosyasında da suç tarihinin 31/07/2016 olduğu anlaşılmakla hakaret suçu yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde adlî para cezasına karar verilmesinde ve tehdit suçu yönünden verilen kararda ise; 19/09/2017 tarihli karar celsesinde sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının lehine uygulanmasını kabul ettiğini beyan etmesine karşın, mahkemece tehdit suçuna yönelik hüküm kurulurken, 5271 sayılı Kanun’un 231/6. maddesinde belirlenen kriterler çerçevesinde, sanık hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılmamasında, isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık … hakkında hüküm kurulurken, hakaret suçu yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinde, tehdit suçu yönünden ise, hükümde anılan kurum açısından değerlendirme yapılmamasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle “sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re’sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.
Olağan kanun yollarından olan itiraz, CMK’nın 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.
CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.
CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair açık bir düzenleme olmadığı gibi, ayrıca yasa yoluna başvurma hakkının içerisinde esastan inceleme yapılmasını isteme hakkının olduğunun da kabul edilmesi gerekir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının talebe bağlı oluşu(CMK’nın 231/6-c maddesi) yasa yolu incelemesinde esastan inceleme isteminde bulunulamayacağı anlamına gelmez. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine
ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nın 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık … hakkında katılanlar … ve …’a yönelik 31/07/2016 tarihindeki tehdit eylemleri nedeniyle TCK’nın 106/1-1.cümle, 125/1 maddeleri uyarınca ikişer kez cezalandırılması talebiyle kamu davasının açıldığı, tarafların uzlaşamadıkları, yargılama neticesinde Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/391 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 125/1, 62, 52/2, 125/1, 62, 52/2, 106/1-1. cümle, 62, 50/1-a, 52/2, 106/1-1. cümle, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sırasıyla 1.500,00 Türk Lirası, 1.500,00 Türk Lirası, 3.000,00 Türk lirası ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, hakaret suçu yönünden sanık hakkında daha önceden iki kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, tehdit suçu yönünden ise hüküm fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı ancak gerekçe kısmında tehdit suçuna dair açıklamadan sonra, sanık hakkında daha önceden iki kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiğinin belirtildiği, hakaret suçlarından kurulan hükümlerin cezaların tür ve miktarı itibariyle kesin nitelikte olduğu, tehdit suçundan kurulan hükümlerin kanun yoluna konu edilmeksizin kesinleştiği,
Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği,
Adli sicil kaydı incelendiğinde; Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararıyla kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair iki kararın yer aldığı, anılan kararların 15/06/2011 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık …’nın, 31/07/2016 tarihinde işlediği kabul edilen tehdit ve hakaret suçları nedeniyle dosyaya yansıyan ve talep edilen somut maddi bir zarar bulunmamakta, manevi zarar ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel oluşturmamaktadır. Sanığın işlediği kabul edilen suçlar, niteliği ve hükmolunan ceza süresi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamında bulunmaktadır. Sanık, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul etmiştir. Mahkeme tarafından hakaret suçu yönünden sanık hakkında daha önceden iki kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiş, tehdit suçu yönünden ise hüküm fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde; Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararıyla kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair iki kararın yer aldığı, anılan kararların 15/06/2011 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Sanığın adli sicil kaydında yer alıp, kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararların, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle CMK’nın 231/8. maddesine eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, sanık hakkında yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel oluşturup oluşturmadığı hususunun, öncelikle çözüme kavuşturulması gerekir.
Anayasanın 38/4. maddesinde, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı belirtilmiştir. Yine AİHS’in 6. maddesinin ikinci fıkrasında “bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır” denilmiştir. Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, sanığın isnat edilen suçu işlediğine hükmedilmesi ve bu hükmün kesinleşmesi durumunda, suçun işlendiğinden bahsedilebilecektir.
Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir. Ceza Genel Kurulu’nun 10/04/2018 tarihli ve 2014/15-487esas, 2018/151 sayılı kararında da belirtildiği üzere, CMK’nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı hüküm altına alınmış ise de; sanığın belirli sürelerle denetime tabi tutulmasını öngörmesi, adli sicile işlenmese dahi kendisine mahsus bir sisteme kaydedilmesi, 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel teşkil etmesi, yine müsadere, yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet ücretinin sanığa yüklenmesi bakımından hukuki etkilerinin bulunması nedenleriyle bu karar, esasında kesin bir hükmün bir kısım hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk dünyasında varlık kazanabilmesi ve yukarıda sayılan etkileri gösterebilmesi için yöntemince kesinleşmesi gerekmektedir. Kesinleşmeyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, denetim süresini başlatmayacağı gibi 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra ikinci kez hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine de engel teşkil etmeyecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir. Bu özelliği nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabilecek, bu uygulama sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacak, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki düzenleme de nazara alınarak kesinleşen ve infaz edilmekte olan hükümlerde de uygulanabilecek ve bu husus infaz aşamasında gözetilebilecektir. Yerine getirilen hükümler yönünden ise, sanığın hukuki yararının bulunması koşuluyla uygulanabilecektir.
CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle adli sicil kaydında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan sanık açısından bu karara bağlı denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin karma
yapısı nazara alındığında yapılan bu değişikliğin sanık aleyhine olduğunda ve bu nedenle incelemeye konu suçların bu tarihten sonra işlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Peki adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıtlar yönünden nasıl bir yol izlenmelidir. İkinci suç tarihi yasal değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 ve sonrasında olsa bile, adli sicilde bu tarihten önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıt varsa, bu kayıt ikinci suç yönünden engel teşkil edecek midir? Engel teşkil edecekse bunun sınırı nedir? Kanun koyucunun bu düzenlemesinden sanığı sorumlu tutabilmek için “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi de nazara alındığında sanık, hem yasal değişikliği hem de adli sicilde yer alan kaydın bu tarihten sonra kesinleştiğini bilmelidir. Adli sicildeki kayıt bu düzenlemeden önce kesinleşmişse sanık yönünden ikinci suç için yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyecektir. Sonuç olarak CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” şeklindeki düzenleme, incelemeye konu suç tarihinin ve adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması halinde uygulanabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında; sanığın adli sicil kaydında yer alıp kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararlarının, 28/06/2014’ten önce 15/06/2011’de kesinleşmesi, ayrıca bu kararların kesinleşmesinin üzerinden 5 yıllık denetim süresinin de geçmesi karşısında; incelemeye konu hükümler yönünden, yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği gözetilmeden, sanık …’nın TCK’nın 125/1, 62, 52/2, 125/1, 62, 52/2, 106/1-1. cümle, 62, 50/1-a, 52/2, 106/1-1. cümle, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sırasıyla 1.500,00 Türk Lirası, 1.500,00 Türk Lirası, 3.000,00 Türk lirası ve 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/391 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Bolvadin Asliye Ceza Mahkemesinin 19/09/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/391 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-b maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 03/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.