Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 38
Ceza Sorumluluğu Ve Suç Ve Ceza İlişkisi
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesi, ceza hukukunun temel ilkelerini belirleyen önemli hükümler içermektedir. Bu madde, ceza sorumluluğunun şahsiliği, suçta ve cezada kanunilik, masumiyet karinesi gibi evrensel hukuk prensiplerini düzenler. Anayasa’nın bu hükmü, ceza adalet sisteminin temel yapı taşlarından biri olup, birey hak ve özgürlüklerini koruma amacı güder.
Madde 38’in İçeriği
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesi şu şekildedir:
- Kimse, işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
- Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
- Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
- Kimse, kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
- Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.
- Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.
- Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez.
- Ceza sorumluluğu şahsidir.
- Hiç kimseye, suçu işlediği zaman yürürlükte bulunan kanunun koyduğu cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Bu maddeler, ceza hukukunun ana prensiplerini belirleyerek, kişilerin hukuk karşısında korunmasını ve adil bir yargılama sürecini garanti altına alır.
Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi
Madde 38’in ilk fıkrası, suçta ve cezada kanunilik ilkesini ifade eder. Bu ilkeye göre, bir fiilin suç sayılabilmesi ve ceza verilebilmesi için bu fiilin kanunda açıkça tanımlanmış olması gerekmektedir. Kanunilik ilkesi, keyfi cezalandırmaların önüne geçerek hukuki belirliliği ve öngörülebilirliği sağlar.
Masumiyet Karinesi
Üçüncü fıkrada düzenlenen masumiyet karinesi, bireylerin yargılama sürecinde suçlu olarak kabul edilmemesi gerektiğini belirtir. Suçluluğun kesinleşmiş bir yargı kararıyla sabit olması gerektiği, adil yargılanma hakkının temel unsurudur. Bu ilke, demokratik hukuk devletlerinde temel bir güvence olarak kabul edilir.
Kendini Suçlamama ve Yakınları Aleyhine Beyanda Bulunmama Hakkı
Dördüncü fıkra, kişilerin kendilerini ve kanunda belirtilen yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya veya delil göstermeye zorlanamayacağını ifade eder. Bu, bireyin kendi aleyhine tanıklık yapmaya zorlanamaması prensibini güvence altına alır ve adil yargılama hakkının bir parçasıdır.
Delil Yasağı
Beşinci fıkra, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin yargılamada kullanılamayacağını düzenler. Bu hüküm, adil yargılama sürecini korur ve delillerin hukuka uygun bir şekilde toplanmasını sağlar.
Ceza Sorumluluğunun Şahsiliği
Sekizinci fıkra, ceza sorumluluğunun şahsi olduğunu belirtir. Bu ilke, bir suçtan dolayı yalnızca suçu işleyen kişinin cezalandırılmasını öngörür. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.
Özgürlüğün Alıkonulması ve Diğer Yasaklar
Madde 38, ayrıca kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılamayacağını, ölüm cezası ve genel müsadere cezasının uygulanamayacağını, kamu görevlerinden yasaklanma gibi cezalara hükmedilemeyeceğini belirtir.
Sonuç
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38. maddesi, birey hak ve özgürlüklerini koruma amacı güden, ceza hukukunun temel ilkelerini belirleyen önemli hükümler içermektedir. Suç ve ceza arasındaki ilişkiyi düzenleyen bu madde, hukukun evrensel değerlerini yansıtır ve demokratik bir hukuk devletinin temel taşlarından birini oluşturur. Bu ilkeler, adil yargılama süreçlerinin sağlanmasında ve bireylerin hukuk karşısında korunmasında kritik bir rol oynar.25.05.2024
Av.Arb.Muhammed Gürkan ÇERMİ